Çok sevdiğim bir abim şöyle bir mesaj attı bir podcast’e yorum olarak geçenlerde bir WhatsApp grubuna:
“Başka bir medeniyet sonsuza kadar yaşayacak bir çözüm bulmak için çok fazla sayıda simülasyon başlatmış, biz de bir tanesinin içindeyiz.”
İlk başta sindirmesi zor bir yorum; inanmaya, bu fikri kabul etmeye çalışırsak.
Kendimizi dünyanın merkezinde kabul etmeyi bıraktığımız noktada, bu fikir bile gayet olası ihtimallerin arasında yerini alıyor.
Varsayalım ki; bir simülasyon yaşıyoruz ve bu simülasyonun amacı ömrü uzatacak formülü bulmak üzere.
Genel eğilime bakarsak, simülasyon yorumda yazan amacına yönelik çalışıyor. Herkes ömrünü uzatmaya çalışıyor. Bunun için her türlü yolu deniyor. Teknolojiyi ilerletip DNA’mızı çözmeye çalışıyor.
İzlediğimiz bilim kurgular (her zaman bilim ve teknolojiye yol göstermiş) bu yönde çalışmaya, kurgulamaya bizi bunun olabilirliği konusunda ikna etmeye, belki motive etmeye çalışıyor.
Yaşadığımız dönem, teknolojik gelişmeler, her şeyin inanılmaz hızlanması, her şeyin bir kaosa doğru ilerliyor olması… İstisna demiyorum ancak, normal bir zamanda yaşamadığımızı da kabul etmek lazım.
Bu teorinin bir an için gerçek olduğunu varsayalım. Herkes bir anda laboratuvar faresi olduğunu fark ediyor. Böyle bir şeyin gerçek olduğunu anladığınız ve simülasyondaki bir aktör olduğunuza uyandığınızı düşünelim, ne yapardınız?
En güzel kısmı burada geliyor benim için; şu anda ne yapıyorsam yapmaya devam ederdim. “Grand Goal” çok umurumda olmadığı için aktör olarak benden ne bekleniyorsa (olasılıklara bağlı “free will”) onu yapmaya devam ederdim.
Çok da takmamak lazım.